Merkez Bankası Döviz Kuru | |||
ALIŞ | SATIŞ | ||
USD | 0 | 0 | |
EURO | 0 | 0 | |
Modernleşme adına yitirilen değerlerden en önemlilerinden biri de hiç kuşkusuz geleneksel yerleşim mekanları ve el yapımı sanatsal değerlerimizdir.Unesko tarafından 1994 yılında koruma altına alınan Safranbolu da günümüze kadar korunan kalıntılardan yola çıkarak iki günlük Safranbolu anılarımı paylaşmak istiyorum.
Beş bin yıldan fazla bir geçmişe sahip olan Safranbolu da Hititlerden Bizanslılara Selçuklulardan Osmanlılara kadar geniş bir tarihi mirasın izlerini günümüzde sınırlıda olsa bulabiliyoruz.Büyük hakan Fatih Sultan Muhammed Han tarafından Candaroğullarından alındıktan sonra Safranbolu’nun makus talihi değişmeye başlıyor ve zengin Osmanlı kültürü bu ticaret yolu üzerindeki şirin kasabayı adeta bir medeniyet kültür ve geleneksel sanat merkezi haline getiriyor.O günlerden kalma demircilik bakırcılık semercilik yemenicilik yorgancılık kalaycılık ve el işlemeciliği oymacılık gibi geleneksel sanat dallarının sembolik olarak kalan kalıntılarını günümüzde dar arnavut kaldırımlı yolların kenarında düzülmüş küçük dükkanlarda görmemiz mümkün.
Batı Karadeniz bölgesinin doğal yapısına uygun olarak araziden yoksun dağlık tarıma elverişsiz bu topraklarda biraz da çevrenin ekime elverişsizliğinden olsa gerek yöre halkının geçim kaynağı bu sanatsal faaliyetler ve günümüzde daha da korunan eski Safranbolu evleri olarak görülebilir.
Konferans amacı ile gittiğimiz bu müze kentte gün boyu yaptığımız gezinin tadını almanızı dileyerek aktarımlarıma devam edeceğim.Şehri kuşbakışı geniş olarak görme şansı veren kalenden izlediğimizde şehir etrafındaki kanyonlar hemen dikkati çekiyor. Şehre yukardan baktığınızda bu muhteşem müze kentin daha iyi anlaşılması mümkün oluyor.
Ortada geniş ve uzun bir vadi ile ikiye ayrılan şehirde Osmanlılar döneminden kalma Köprülü Mehmet paşa cami saat kulesi kaymakam evi ve geleneksel olarak koruma altına alınmış evleri gezmeyi planlayarak programımıza başlıyoruz.
Vadinin tabanında tarih kokan 1661 yılında inşa edilen köprülü Mehmet paşa camisinin iki yanında uzanan arastalarda birbiri peşine sıralanmış göz göz dükkanlarda arayıp bulamayacağınız şey yok sanırım.Çarşılardan çarşılara geçilen kapılardan girdiğinizde dünyanızın değişmemesi mümkün değil.Kente canlılık aşılayan bu dükkanlarda dar mekanlarda yürümede zorlansanız bile yorulmadan bıkmadan göz zevkinizi okşayan görüntülerin büyüsünden kurtulmak kolay değil.İleri yaşına rağmen semercilik mesleğini hobiden de öte bir zevkle yürüten amcamıza yaklaştığımızda bunu para için yapmadığını anlıyorsunuz.
Bu şehre özgü Safranbolu ev maketlerini her dükkanda değişik şekillerde bulmak mümkün. Yöresel sofra bezleri desenli basmalar mavi boncuk yada rengarenk boncuklar gezen turistlerin dikkatini çeken şeyler. Doğal bitki çayları hatmi çiçeği keten tohumu altın otu ve salep ve daha niceleri,baharatçıların dükkanını süsleyen bu doğal gıdalar hemen içip içinizi ferahlatacak şeyler.
Turistlerin gezmesi için dizayn edilen kaymakam evindeki gezide önce görevli bu gezide dikkat edilecek maket figür ve tablolar için sizi bilgilendiriyor.üç kat olarak yapılmış bu gezi evinde aşağıda hayvanlara ait alanlar ikinci katta mutfak oturma odaları ve gelin küs odasını daha üst katta ise geleneksel düğün şöleninin ve geline kına yakılmasını simgeleyen maketleri görüyorsunuz.Haremlik selamlık olarak planlanan evde mutfakta hazırlanan yemeklerin erkeklere gönderildiği dönme dolapla ilgili rehberimizin anlattığı ilginç benzetme ne dolaplar çeviriyorsun şeklinde günümüzde hala söylenen bir söz.Safranbolu’da çok sayıda gezi evi mevcut havuzlu asmazlar konağı ve kaymak evini gezerek zaman darlığı nedeni ile diğer gezi evlerini programımızdan çıkarıyoruz.
Eski hükümet konağını yemeniciler arastasını ve demirciler çarşısını gezdikten sonra her yıl eylül ayında yapılan altın safran film festivali nedeni ile açılan resim ve hat sanat galerisini geziyor ve hoşumuza giden hatıra bir hat alarak gezimize devam ediyoruz.
Safranbolu denince safran çiçeği, safran lokumu ve çavuş üzümü akla gelir derler.Safran çiçeğinin artık çok az yetiştiricisi olduğu ve zahmetli ve uzun emek istemesinden dolayı da yöre halkına pek cazip gelmediğini öğreniyoruz.
Geceki programımız nedeni ile bağlar mevkiindeki otelimize biraz erken gelmeye çalışıyoruz.Safranbolu’daki hemen tüm oteller aslında birer geleneksel Safranbolu evi, tarihi yapı korunarak günümüze uyarlanan otelimizin alt katında havuzlu bir salon üst katta ise geleneksel sedir dolaplar sehpa ve yatakların olduğu küçük pencereli odalar ve otelimizin çevresinde değişik meyve ağaçları.Sizi sıkmayan beklide kısa sürede kalacağınız için hoşunuza giden bu otellerde alışılmış lükse ait hiçbir şey bulamayabiliyorsunuz.
Havanın kararması ile Hattat İrfan beyin başkanlığındaki fasıl heyeti tasavvuf musikisi sanatını icra etmeye başlıyor.Dr .Ömer beyin ney taksimi ile başladığımız bu güzel ziyafette makamlar adeta bir biri ardına kulaklarımızdaki tüm kirler gidinceye kadar ruhumuzun bütün derinliklerine kadar dolup taşırıyor.
Gezimizin amacı da olan musikiterapi ile ilgili sohbetimizde makamlar ile hastalıklar arasındaki ilişkiyi enine boyuna tartışıyoruz.Tecrübelerin konuştuğu bu fasıllı sohbette astroterapiden ,aromaterapiden, akupunktur ve ayurvedik tedaviler homeopati daha değişik bir çok tedavilerin tartışmasını yapıyoruz.
Hiperaktivite tedavisinde saba makamı ,üzüntü depresyon ve sıkıntıda uşşak ve nihavent, bunlar dışında rehavi hüzzam buselik makamlarının hastalıklar üzerindeki tecrübelerimizinde tartışıldığı geceden kalan mutluluk ve muhabbetin tadı ile ertesi gün kahvaltıda sohbetimizin ağırlıklı konusu da makamlar ve geceki enfes fasıl olmaya devam ediyor.
İkinci gün programımızı Safranbolu’ya 13 kilometre mesafedeki Yörük köyüne ziyaret ile başlıyoruz.Yörük köyü geleneksel yapının özenle korunmaya çalışıldığı ve unesko tarafından korunan bir başka müze kent.
Osmanlılar döneminde Türk boylarının yerleştirildiği alanlardan bir tanesi de burası adını da zaten bu özelliğinden alıyor olsa gerek .Cumhuriyet dönemi ile birlikte vermeye başladığı göç nedeni ile bu gün koruma altında olmasaydı herhalde harabe olurdu.Köy Safranbolu kadar değişikliğe uğramadığı için geçmişle daha iç içe gibi görülüyor.Köyde merkez cami çıkmalı ve cumbalı evleri restore edilerek koruma altına alınmış gezi evlerini ve çamaşırhanesini gezdikten sonra yöresel gıdaların satıldığı marketten alışverişlerimizi yapıyoruz.Köy meydanında turistlere hizmet veren kafeteryada kahvelerimizi içtikten sonra yolumuzun uzunluğunu dikkate alarak tekrar Safranbolu’ya dönüyoruz.Safranbolu denilince hemen akla gelen lokumu şekeri ve helvalarından bir miktar satın aldıktan sonra İstanbul’a dönüş programımız başlıyor .Yaklaşık 5 saatlik bir yolculuktan sonra tadı damağımızda kalan bu gezimizi tamamlamış oluyoruz..
Dr. Ali AKBEN